3 Mart 2008 Pazartesi

Son Mohikan



Salı akşamı Avrupa’daki son Türk takımı sahaya çıkıyor. Onun da belki son maçı olacak. Ama küçük de olsa bir skor avantajıyla çıkacak.

Sevilla başkanı Del Nido dün antrenmanı ziyaret etmiş ve taraftarı gaza getirecek açıklamayı yapmış: “Cehennemi bildiğinizi mi sanıyorsunuz? Daha Sanchez Pizjuan’ı (stadın adı) görmediniz!” Tabii arkasından kıvırtma çabaları hiç gecikmeden gelmiş: “Tabii ki taraftarımız sportmenlik çerçevesinde takımını desteklemeli. Bize İstanbul’da son derece saygılıydılar, aynı şekilde karşılık verelim.”

Maçta 2500 Fenerbahçe taraftarı olacak. 7000 bilet de henüz satılmamış. Üstelik başkan bile “Sevilla tarihinin en önemli maçı” derken boş yer bulunması garip. Adamlar finallere o kadar alıştılar ki 2. tur falan kesmiyor olsa gerek!

Sevilla’nın bu stadda Avrupa kupalarında Alkmaar’dan başka takıma yenilmediğini de es geçmemek lazım.

Maça gelirsek; Fenerbahçe’nin turu geçmesi için tek şansı topu ayağında tutmak. Yani Inter maçında yaptığını aynı şekilde uygulaması gerek. İlk Sevilla maçında galibiyet gelse de, defanstan çıkarken yapılan pas hataları yüzünden bir sürü pozisyon hediye edilmişti Fabiano ve Kanoute’ye. 3-2’lik skor yanıltmasın, 4-5 yiyebilirdi Fenerbahçe. Eğer aynı hatalar yapılırsa, bu sefer affetmeyeceklerdir. Bu konuda en büyük iş Selçuk’a düşüyor. Galatasaray maçındaki gibi oynayıp (Hakan Şükür ayağından top alıp, gitmişti, düşünün...), 3-4 sezon önceki halini izletirse tura şimdiden elveda diyebiliriz.

Bu maçlarda oynaması gereken isim topu oyuna çok daha akıllıca sokabilen Maldonado olmalıydı. Fakat o da R. Carlos gibi, sakatlığı nedeniyle götürülmedi. Sadece Avrupa düşünerek alınan Maldonado’nun da bu maçlarda oynamaması ilginç bir anektod oldu. Umarız çeyrek finalde oynayabilir...

Alex’ten bahsetmeye gerek yok artık. Oynamazsa Fenerbahçe zaten kazanamaz. Fakat burada daha önemli bir oyuncu tercihi var ki, o da Kezman. Fenerbahçe’nin şiddetle bu maçta ayağında top tutmaya, hatta mümkünse bu topu rakip yarı sahada tutmaya ihtiyacı varken ve bu işi çok iyi yapan bir Semih dururken, ayağına geldiğinde topun zıplayıp hoplamaya başladığı ve rüzgar estiğinde yerlere kapaklanan bir Kezman yanlış bir tercih olacaktır şüphesiz. Ama kim oynayacak derseniz, Kezman’ın oynayacağını futbolla ilgilenmeyen adam bile biliyor. Zico bu konularda çok zor değişiyor, radikal değişiklikler yapamıyor.

Deivid, Uğur Boral, Gökhan Gönül, Vederson. Bu dörtlü topu ayağına alıp rakip yarı sahaya götürebilen oyuncular (açıkçası içlerindeki en zayıf halka Vederson, ki Fenerbahçe’de oynayacak kalitede olduğunu da düşünmüyorum. O başka bir yazının konusu.). Uğur her ne kadar savruk yapsa da, her maç bu işi yapıyor bir şekilde. Deivid ise garip bir futbolcu. 60 dakika ayağına top gelmez, sonra son 30 dakika sahanın en iyisi olur. Zico da bu yüzden çıkaramıyor olsa gerek. İleriye taşıdığı toplar önemli olsa da, en azından top rakipteyken Gökhan’a yardıma gelmeli. O kanat bomboş olunca Aurelio veya Selçuk yardıma gelmek zorunda kalıyor, bu sefer orta açık veriyor. Tabii bu sıralarda Deivid’in nerede olduğunu bilen olmuyor. Muhtemelen kankası Zico’yla kulübede muhabbet ediyordur...

Fenerbahçe oyunu daha çok sahasında kabul edeceği için Lugano ile Edu’nun en sevdiği oyun tarzına gebe bir maç olacağını söyleyebiliriz: Dar alan savunması. Bu Fabiano ve Kanoute’nin hızıyla baş etmek için de güzel bir şans olacaktır.

Son olarak her ne kadar lig maçında iyi oynamış olsa da, 7 aydır maç yapmamış bir kaleciyi bu maça çıkarmak doğru değil. Bir hata yaptı mı, hem Serdar, hem Zico bombardımanı yer. Zaten formda ve oynayan bir Volkan var. Maceraya gerek yok. Umarız Sevilla’da Volkan’ın eski sevgililerinden biriyle çıkan yoktur.

http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=SonDakika&ArticleID=500847

Hiç yorum yok: