5 Mart 2008 Çarşamba

Şampiyonlar Ligi'nin yeni prensi...


Spor yazarlarınca ve otoritelerce Fenerbahçe'ye yakıştırılan yeni sıfat bu. Öyle ya, yıllardır Türkiye'de kazanmadığı başarı kalmayan, 100. yılını yeni devirmiş bu güzide kulübümüzün Şampiyonlar Ligi'nde Çeyrek Finalist olması azımsanacak bir başarı değil. Ön Eleme turu dahil, yaptığı 10 maçın sadece 2 tanesinde gol atma başarısı gösteremeyen, diğer bütün maçlarda fileleri en az 1 defa havalandıran bu takımımız attığı 16 gol, maç başı 1.6 gol ile de kazandığı bu başarısını perçinliyor. Çeyrek Finalist olana kadar yendiği takımların apoletleri, Belçika Şampiyonu, İtalya Şampiyonu, Hollanda Şampiyonu, Rusya Şampiyonu ve son olarak son 2 yılın UEFA Şampiyonu... Bu bile Fenerbahçe'nin başarısını kısaca özetliyor. Aylardır FIFA listesinde 1 numara olan, 2007 yılının takımı seçilen bu Sevilla'yı yenerek, listede onları 3. sıraya düşürüyor. İspanya'da oynanan maçta 9 dakikada yediği 2 golden sonra tekrar ayağa kalkıyor, tıpkı İstanbul'da 1-0'dan maçı 1-1'e getirdiği zaman gibi... 2-1'den maç 2-2'ye geldiği zamanda aynı yüzünü gösteriyor bu takım ve 3. golü atıp, maçı kazanıp İspanya'ya öyle uçuyor... Tur isteği, yenilgiyi kabullenememe orada da devam ediyor. Sevilla'li oyuncuların bütün Oscar-vari hareketlerine aldırmadan, adeta 2-0 yenik başladığı bir maçı çevirmesini biliyor bu takım. Sevilla başkanının talimatıyla, Fenerbahçe'ye cehennemi yaşatmak için şartlanmış onbinlerin önünde sahada 11, tribünlerde 2500 kişiyle 2. kadıköy'ü yaşatıyor İspanyollara. Gürcan Bilgiç'in yazdığı gibi; "İsyan genlerinde var bu takımın" ve rakip kim olursa olsun değişmeyecek bir karakter bu... Tebrikler Fenerbahçem.

Hiç yorum yok: