Saat 7'de maç...5'te gitmeye yeni karar veriyorum maça. Bilet bulabileceğimi hissediyorum, çünkü biletlerin bittiğine dair bir haber almamışız. Aslında bu da şaşırtıcı bir şey. Maç bir Kayserispor maçı, havaya baksan ilkbahar gibi, gün Cumartesi, ama bilet bulacağım kesin bunu hissediyorum. Enteresan.
Saat 5:30'da Ali Sami Yen'in önündeyim. 6 olmadan bir de bakmışım, önümde yemyeşil saha, etrafımda Kapalı'nın bomboş koltukları. Vay be! İyi geldi bu.
Az sonra başlar maç öncesi ritüelleri. Ama ondan önce bir sürpriz var. Bu yaz araba yarıştıracakmışız., onu da getirmişler tribünleri gezdirmeye. Stad içi anonsçumuz takdim ediyor arabayı. Ediyor da, bir sorun var ya...Sen böyle bir işe girmişsin, enteresan da bir organizasyon aslında. Arabayı stada getirmiş tanıtıyorsun, tek söyleyebildiğin "Evet arkadaşlar alkışlıyoruz arabamızı" mı?! Nesini alkışlıyoruz arabanın...Neyse bir hafta çadırın önünde sergileyeceklermiş. "Ali Sami Yen'de araba alkışlamadık" da demeyeceğiz, yaşamış olduk bunu da.
Takımların ısınmaya çıkmasına az kaldı. Alkış sırası Sezgin'de. Sezgin geliyor, alıyor alkışını Yeni Açık sağ üst köşeden. Onu da görmüş oluyoruz, tamam, yoklamayı yaptırdı Sezgin, aklımız onda kalmayacak, devam edebiliriz. Zaten de "Alemin kralı geliyor", göründü koridorun ucundan.
"Maç öncesi ritüeli" dedin mi, oyuncuların tek tek ama sırayla tribünlere çağırılması gelmeli önce akla.
Bellidir...Birinci sıra Hakan Şükür'ündür. Ondan sonraki sıralamayı gündem belirler, ve buradan tutabilirsiniz Galatasaray taraftarının nabzını. Buna dikkat ederim o yüzden her zaman.
Bugün ikinci Ümit Karan. Belli, kupa maçında son dakikada attığı gol takdirini kazanmış taraftarın. Üçüncü de Servet. O zaten bayağıdır büyük kredi kazandı taraftarın gözünde. İyi gidiyor, haydi bakalım...
Bu arada dolmaya başladı tribün. Bir arkadaş gelmiş, elinde bilet bir şeyler söylüyor yanımdakine. Bir kulak kabartıyorum...O ne ya! Nası' yani??
-Burada yazan numarayı da bulamadım koltukta, nasıl yapacağız..?
(allah allah taraftara bak!)
+Numara falan yok sen otur istediğin yere abicim...
-Ama kombinesi olan biri gelip "yerime oturdun" falan demez mi, yanlışlık yapmayalım...
+Abi kombinesi olan da karışık oturuyo' sen rahatına bak.
Adamın gözüne bakıyorum, diyorum "Şunu bir uyarmak lazım ya dur"
+Abi yalnız burası çok hareketli olur söyleyeyim.
(tam ortasındayız Kapalı'nın ve en tepede)
-Hmm...Yana mı kaysak, kız da var...
+Siz bilirsiniz...
Kayboluyorlar. İki sene sonra Seyrantepe'de buluşmak üzere abi...Görüşürüz.
Bu arada zaten doldurmuş Ultraslan ortayı. Deminki arkadaşın antitezi bir tane, sağ altımda. Gözü sürekli sağda - solda...Bir 15 dak'ka var maçın başlamasına, birkaç kişi oturmuşuz bekliyoruz. Bir göz göze geliyoruz bununla...
(ki bütün ilk devre göz göze olacağız malesef)
...ben de onun antiteziyim, anladı herhalde, bana taraftarlığı öğretecek, yanındakinin omuzuna vuruyor...
-Kalk oğlum burası Kapalı, oturarak maç izlenmez burada!
Vay be! Süpermiş.
Neyse. Orada yaptığım gibi burada yazıyı yazarken de, arkadaşın psikolojik tahlilini yapmayı sonraya bırakıyorum. Belki başka bir yazıda yaparız bu "gruba dahil olmazsa kendini bir hiç hisseden insan modeli"nin analizini.
Saat 7'ye 5 var. Galatasaray armalı siyah formalar göründü tünelin ucundan. Yıkmaya hazırız stadı. Evet!
Maç sıkı başlıyor. Mücadele üst düzeyde olacak bu belli, gayret var. Ama sisteme ne kadar bağlı kalınacak bunu zamana bırakıyoruz. Lincoln gayretli bir kere. Ama o ne yapacak, onu da zamana bırakıyoruz. Bir deorta sahanın sağına Mehmet Güven'i koymuş Kalli, onun peformansını da merakla bekliyor, "zamana bırakıyoruz"...
Haberler iyi değil ilk yarının sonunda, sistem için de, Lincoln için de, Mehmet için de.
Bir kere, bir takımın iyi oynadığını, sahanın tamamına yakınını kullanabilmesinden anlarsınız...veya bakılacak noktalardan biridir bu en azından. Galatasaray da Kayserispor da bu alanda yerlerde. Oyunda olan tek şey Galatasaray'ın orta sahada basıp serseri top yaratma çabası. Bu topları da kazanıyor ama organizasyon yetersiz. Kayserispor'un bu organizasyonsuz baskıya dahi verebilecek bir cevabı yok. İlk yarı böyle bitiyor.
İkinci yarı daha da kötü. Maç sonucu Galatasaray:2 Kayserispor:0
Dağılıyor yavaş yavaş Kapalı...Sağda solda oyalanarak sonuna kadar bekliyorum. Herkes gitmiş, ışıklar kapatılmış, aydınlık Mecidiyeköy gecesinde loş bir Ali Sami Yen'le başbaşa, bir süre dalıp gidiyorum öyle. Evimdeki oturma odamdan farkı yok bu haliyle.
İçeriden son çıkanlardan biri oluyorum.
***
Bir sistem analizi:
Belki bugün Galatasaray'ı organizasyonsuz gösteren, orta saha dörtlüsünün baklava düzeniydi. Arkada M.Polat önde Lincoln'lü baklava bugün olmadı. Birbirlerine yakın oynamayı başaramadılar. Kayserispor eğer sıkı durabilseydi orta sahada, bu Galatasaray düzenini rahat dağıtırdı.
Böyle oynamak istiyorsan, baklavayı oluşturan oyuncular birbirine yakın durarak merkezde bir dinamo oluşturacak ve önlerindeki forvetlerle iki yanlarındaki bekleri döndüre döndüre kaçırarak ortadan kuracak oyunu. Baklava bu kadar açıldığı zaman, işte böyle, kazanmanız ancak rakibin pasif oynamasına bağlı kalıyor.
Bir de Lincoln analizi:
Alanını çok boşaltıyor. Sahanın daha büyük bir kesimini kontrol ediyor olması lazım.
...ve top sürmüyor. Topu süreceksin Cassio, azıcık sürmen lazım o topu. Bu fizik yetersizliğine mi bağlı bilmiyorum, sezon başında böyle değildi çünkü, ama topu aldığı zaman vücudunu rakibe yapıştırıp faul almaya bakıyor. Yürüyüp geçmesi lazım.
...ve performansı gerçekten psikolojik durumuna çok bağlı, bunu hissettiriyor. İşin kötüsü bu psikolojik durum maç içinde dalgalanıp durabiliyor.
Hakan Şükür tipi orta saha oyuncumuz oldu. Evet.
Sanırım bu maç için bu kadarı yeter.
1 yorum:
Harika bir yazı, eline sağlık :)
Yorum Gönder