Dünkü maç yine Beşiktaş taraftarlarının ciddi sağlık problemleri yaşamasına sebep oldu. Normal şartlarda alınan başarılı sonuçlar, O takımın taraftar potansiyelini artırır ama konu Beşiktaş olunca işler ters işliyor. 3 puan getiren goller hep son dakikalarda, hatta dünkü maçı düşünürsek, son saniyelerde gelince, taraftarlar heyecan dozunun yüksekliğinden maç sonralarında sağlık kuruluşlarına başvuracak düzeye geldiler. Bu sene kaçıncı oldu bu "son an" golleri, "çekirge bir zıplar, iki zıplar..." diye bir deyiş vardır, ama bu olayı anlatmada yetersiz kalıyor zira bu zıplayana artık "çekirge" değil "kanguru" demek lazım heralde.
Maçı biraz özetlemek gerekirse, ilk yarının sıkıcı olduğunu ve Gençlerbirliği'nin daha çok koştuğunu, oyuna hükmettiğini söyleyebiliriz. "Hükmetti" diyorum ama hükmedilecek de bir oyun yoktu ortada. "Topu daha çok kullanmaya çalıştı" demek daha doğru olur belki. Beşiktaş 1-2 gol pozisyonu bulmasına karşın oyunda silik gözüktü. İlk yarının en başarılı isimleri stoperlerdi, Delgado ve Serdar Özkan çok etkisiz kaldılar. Bu yüzden hücuma çıkışlar sekteye uğradı, olgun atak geliştirilemedi. Zeminin de pas yapmaya uygun olmaması çok etkiledi bu tip oyuncuları.
İkinci yarıya, maç sonunda öğrendiğimize göre Ertuğrul Sağlam'dan sert fırça yiyen Beşiktaş hızlı başladı ve daha atak gözüktü. Delgado 2. yarı biraz daha kıpırdanınca, Tello da bildiğimiz serbest vuruşlarından birini kullanınca, İbrahim Toraman alıştığımız kafa gollerinden birini attı. Beşiktaş için güzel ve çalışılmış bir gol gibi görünmesine rağmen, Gençlerbirliği açısından bakarsak savunma skandalı diyebiliriz. Gerçi gol denilen şey bir tarafın başarısı diğer tarafın hatasıyla oluşur. Hangi golde defans hata yapmamıştır denilebilir ki?
Golden sonra yakalanan 2. gol fırstaları, herzamanki gibi değerlendirilemeyince ve beraberlik golü yenilince maç komaya girdi. Yenilen golde ters bir kafa vuruşu yapan Baki'nin olduğu kadar, gol atan oyuncuya uzak durup, şut imkanı veren diğer savunmacıların da suçu vardı. Bu golü sadece Baki'ye mal etmek kolaycılık ve düpedüz haksızlık olur.
Ertuğrul Sağlam son dakikalarda olumlu bir hamle yaparak sakatlıktan yeni çıkan Bobo'yu oyuna aldı ve etkisiz Serdar Özkan'ı oyundan aldı. Holosko sağ kanada geçti ve iki top tutabilen, sırtı dönük oynayabilen forvetle oyuna devam etti. Bobo sakatlıktan tam olarak kurtulmuş gözüktü ve top ayağındayken yaptığı olumlu hareketlerle ilerisi için umut verdi.
Son dakikalarda çok risk aldı Beşiktaş ve Gençlerbirliği boş alanlar buldu. Hovardaca çekilen şutlar kaleye yakın bile gitmedi ve öne geçme fırsatını tepti son haftaların formda takımı. Ve son 20 saniyede, maçın son atağında korner kullanan Beşiktaş "o anı" yaşattı yine. Gençler savunması, az önce "skandal" diye nitelendirdiğim hatadan daha kötüsünü yaptı ve Bobo da affetmedi. Gol ve maç sonrası sevinç de görülmeye değerdi.
Maçta öne çıkan çok fazla oyuncu yoktu. Tello kullandığı iki duran topla golü buldurması dışında bence eski görünütüsünden uzaktı. Daha fazla etkili olmasını beklediğimden belki de bu performansını yetersiz buldum. Delgado sürekli zeminle boğuştu, toplam 15 dakika ya oynadı ya oynamadı diyebiliriz. Zaman zaman hatalar yapmalarına rağmen, bence takımın en başarılıları stoperlerdi. Beşiktaş'ın savunma elemanları, takımdaki diğer arkadaşlarına göre yetenek ve seviye olarak biraz daha gerideler ama dün onların günüydü.
Hakeme gelirsek, maçta çok faul çaldı ve oyunu fazlasıyla kesti. Bu tip zeminlerde ve atmosferde oynanan maçlarda amaç topu daha çok oyunda tutmak olmalı. 2-3 penaltı pozisyonu vardı tartışmalı. Hiçbirini çalmadı. Son pozisyon hariç hepsi rakibi engellemeye yönelik hareketler kategorsindelerdi. Bu penaltıları vermemesi bence doğruydu ama benzer pozisyonların orta sahada olanlarına kolayca düdük çalabilmesi de, hakemin güvenilirliği hakkında soru işaretleri oluşturdu. Son penaltı pozsiyonunda ise hem rakibe müdahele hem de topla elle oynama mevcuttu. Posizyona 3-4 metre uzakta olan yardımcı hakem elle müdahaleyi gördü ve hemen maçın baş hakemi Yunus Yıldırım'ı uyardı ve saha içine girerek bayrağını çekti. Mikrofona "elle oynadı" dediği görünüyordu televizyondan ama Yunus Hoca "pozisyonu gördüğünü ve birşey olmadığını" ifade ederek devam kararı verdi. Pozisyona uzaklığı en az 10-12 metre idi. Elle müdahaleyi görmediğini, sadece şarjı gördüğünü ve buna devam kararı verdiğini düşünüyorum.
Maç sonrası Sinan Engin'den de talihsiz açıklamalar geldi yine. Maçın berabere bitmesi durumunda ortalığı ayağa kaldıracaklarını söyledi. Böyle bir mantıkla ve yaklaşımla bu camiada futbol menajerliği yapabilmeyi, sanırım benzer mantıkta ve yaklaşımda olan yönetime borçlu. Madem kulübün sahibi taraftar, kaç Beşiktaş taraftarı bu söylemlerden hoşnut, kaçı ateş püskürüyor bir araştırsınlar.
Bundan sonraki maçlar daha da zor geçeçecek tüm zirve mücadelesi veren takımlar için. Umarım sahadaki futbolcuların, oyunlarıyla konuşulacağı haftalara giriyoruzdur, hakemlerin konuşulacağı ve yöneticilerin tansiyonu yükselteceği değil.
2 yorum:
Kemal güzel bir analiz olmuş, eline sağlık. Bu arada o pozisyonun penaltı olmadığını düşünüyorum. Hakem iyi süzmüş.
Teşekkürler İsmail. Ben de tam aksini, elle oynanamın açık penaltı olduğunu düşünüyorum. O elin orda ne işi var diye düşünmek lazım.
Yorum Gönder