16 Eylül 2009 Çarşamba

Beşiktaş - Manchester United

Once kadrodaki garipliklerden bahsetmem gerekiyor: Sahadaki 11 'de sag bek Ibrahim Kas, sol bek Ibrahim Uzulmez, sag bekte olmasi gereken Ekrem Dag on liberoda; orta sahada Tello yok, forvette Bobo yok. Medyamizin "kurt hoca" diye soze girdigi ve fakat kurtlugu kendinden mechul Mustafa Denizli futbola hakaret etti bu aksam, stoperden sag bek, acik kanat oyuncusundan on libero yaratmaya calisarak, birebirde etkili ve adam gecebilen Bobo'yu ve hem dikine oynayabilen hem oyun kurabilen ofansif Tello 'yu kenarda oturtarak.

Savunma hattinda Ibrahim Uzulmez neredeyse her pozisyonda gecildi ve acik alanda driplingle uzerine gelen her rakip de birebir yakin markajda etkili olan Ibrahim Kas'in belini kirdi. Yenilen golde Ibrahim Kas 'in kirilan belinin sucu cok buyuktu nitekim, Servet Cetin beli kirildiktan sonra nasil toparlanamiyorsa Ibrahim Kas da ayni durumdaydi, rakibini dondurmustu. Besiktas 'in ciliz hucumlarinda ise gozlerim, Ulusal takimdan aliskanlik olsa gerek, surekli Gokhan Gonul 'un driplinglerini aradi sag kanatta. Zira yapilan hicbir hucum girisiminde Ibrahim Kas bindirme yapmadi, ustelik de sag kanat bombos ve buyuk bir huzunle kendisini cagirmasina ragmen. Ibrahim Uzulmez ise dripling ve bindirme konusunda inanilmaz basariliydi, ama topsuz alanda. Yaptigi bindirmelerde topu ceza sahasina hic gonderemedi. Arta kalan zamanlarda ayagina aldigi butun toplari ise, yasliligin verdigi unutkanliktan olacak, sanki takim skor avantajina sahipmis gibi geri pasla degerlendirdi veya Sergen Yalcin agziyla ifade etmek gerekirse "oldurdu". Gokhan Zan 'dan tek farki takim ofsayt taktigi yaparken adam markajina girismemesi ve Italyan olmasi olan Ferrari ile geldigi gunden beri oynadigi oyunla takdirimi kazanmis Sivok birkac pozisyon disinda gorevlerini yerine getirerek Ibrahim Kas 'in kirilan belini ve Ibrahim Uzulmez 'in gecilen kanadini guzel bir sekilde toparladilar.

Yanlis oyuncu secimleriyle maca baslayan "kurt" hoca Denizli, ilerleyen dakikalarda yaptigi oyuncu degisiklikleri ile de adeta "ben ders almam ders veririm, herseyin en iyisini ben bilirim" modundaydi: Sahanin en iyisi Serdar Ozkan oyundan aliniyor, onliberoda son iki mactir kepaze olan Ekrem Dag 'in sol kanada alinma beklentisi bosa cikiyor ve bunun da ustune, diri rakip karsisinda en son oyuna sokulacak ve sadece Antalyaspor, Kasimpasaspor, Yimpas Yozgatspor, Mersin Idmanyurdu gibi takimlarin defans oyuncularina calim atabilecek, kosamayan Yusuf Simsek ustelik de sol kanada aliniyordu. Yoksa Mustafa Denizli, Darkhardware hali saha maclarini gizlice izleyip de patenti bizde olan "cakili kanat" kavramini bizim takimlardan apartarak modern futbola mi hediye etmek istemisti? Biz bunu dusunurken Yusuf tum paslarini rakibe atip kendisini rezil ediyor, ceza sahasi kenarinda pas verip arkadasina pozisyon yaratacagina rakip savunma oyuncusunu sirtina alarak birkac tur donup kendince calim atiyor ve tribunler de "rakip savunmaciyi calim atarak ezdi lan Yusuf" edasiyla kendisini alkisliyordu anlam veremedigim bir sekilde. Evet, Yusuf rezilleri oynadi.

Tabata da oynamadi sanirim ikinci yari, adini duymadim.

M.United ile degil de Bozuyukspor ile oynadigini zanneden Denizli'nin hayalleri, pardon, taktik plani rakibini ablukaya alip ceza sahasinda yaratacagi karamboller veya yapacagi ortalarla Nobre 'yi pozisyona sokmakti sanirim (Ibrahim Kas ve Ibrahim Uzulmez ceza sahasini ortalariyla nasil perisan edeceklerse artik). Sonra bunun boyle olamayacagini, Nobre 'nin oynamasindaki asil nedenin ileride yapacagi baskiyla rakip defansi ileri cikartmamasi oldugun dusundum. Ancak bu nasil olabilirdi, zira mac Inonu'deydi ve deplasmana gelen takim M.United, puan almasi gereken taraf Besiktas 'ti. Bu durumda hem kaleye sirti donuk durabilen, hem dripling yapabilen, bitirici ve adam eksiltebilen Bobo 'nun sahada olmasi gerekiyordu, ancak o da kenarda idi. Tello 'nun kenarda oturtulmasini anlayabiliyorum, zira rakibin yorulmasini bekledi Denizli. Anlayamadigim, Tello 'nun sonradan oyuna girmesini anlamsizlastiran ise, Bobo ve Tello 'nun ayni anda oyuna girmemesi idi. Tello sabaha kadar oyun kurup dikine gitse sonuc alamazdi Besiktas, zira atacagi toplari takip edip toplayacak, duvar yapacak ve geriye pas verecek teknigi ust duzeyde bir forvet yoktu sahada.

Bu arada, tum bunlar olurken de Ekrem Dag hala on libero oynamaya devam ediyordu...maci da o mevkide tamamladi zaten.

Besiktas 'ta gectigimiz yildan bu yana yasanan organizasyon eksikligi hicbir duzelme olmadan devam ediyor. Hucum ederken ne bir ucgen kurma, ne verkac, ne duvar pasi, hicbir organizasyon yok. Organize ataktan eser yok. Pozisyonlar Serdar Ozkan, Holosko, Tabata v.b. gibi birkac oyuncunun oyun becerisine ve kisisel insiyatifine kalmis ama zaten kisisel becerisini sergileyen oyuncular da 60. dakikalarda oyundan aliniyor. Benim bu sezon izledigim tek organize hucum sekli, son iki haftadir yapilan tek organizasyon; Yusuf 'un sol kanatta oynatilmasi, Yusuf ayaginda top tutup zaman kazandirirken bu sure zarfinda sol bekin de dripling ile ileriye cikmasi ve cizgiye inmesi. Ama sene 1992 degil ve futbol artik modern, fazlasi lazim.

Macin uzuntusu: Besiktas M.United 'i boylesine rezil bir durumda, boylesine dusuk tempoyla, boylesine rolanti bir oyun anlayisi ile zor bulur bir daha. Mustafa Denizli 'nin fantezileri Besiktas 'a pahaliya patladi yine. Takim gol atamiyor Mustafa hocam, mac izlerken ugur olsun diye yapilan koltuk degistirme olayi gibi oyuncularin yerlerini degistirmeyi birak, idmanlarda hucum ve taktik calistir, ugurun tutmuyor.

Karsilasmayi anlatan spikerle de biz farkli maclari izledik sanirim. Besiktas 'in M.United karsisinda firtina gibi estiginden fakat sanssiz bir sekilde yenildiginden bahsediyordu. Ayni spiker, gol olmadan once harcanan net bir atakta (su Ferrari 'nin "topa giriyorum" diye Hakan Arikan 'a dalip ambele ettigi ve fakat M.United 'li oyuncunun topu bos kaleye gonderemedigi pozisyon) dizlerine vuran Ferguson icin "Ferguson 'u hic boyle gormemistim sayin seyirciler, dizlerini dovuyor adam caresizlikten" demisti. Gozlerimi kapatip maci spikerden dinledigimde; organize olan, Manchester United 'a oynama sansi vermeyip oyunu domine eden takim Besiktas idi. Peki ya gozlerimi actigimda sahada gordugum beyaz formali takim kimdi o zaman?

10 Eylül 2009 Perşembe

Takım > 11 Oyuncu

Şimdi şunu net olarak söyleyelim; Türkiye, Bosna Hersek karşısında futbol oynamadı.

Yılın sözünü, NTVSpor'da Rıdvan Dilmen söyledi:

"Kadromuz organize hücum yapmaya müsait bir kadro değil"

!

Fatih Terim'i eleştirmemek için, "Kadromuz organize hücum yapmaya müsait bir kadro değil" dedi adam.
Nasıl yani?
"Kadromuz futbol oynamaya müsait bir kadro değil" diyorsun..!
Teşekkürler Rıdvan Hocam.

* * *

...ve teşekkürler Fatih Hocam. Bir Türkiye milli takımını, Bosna Hersek karşısında futbol oynayacak hale getiremediniz.

Güçlü takım, ne istediğini ve o istediği şeyi nasıl alacağını bilen takımdır. Bu halinizle Bosna Hersek'i yenseniz ne olur yenmeseniz ne olur.

2 Eylül 2009 Çarşamba

0.6

2 Eylül 2009 tarihi itibarıyla, Beşiktaş, oynadığı 5 resmi maçta 3 gol atmış vaziyette.

Sercan Bursa'da kaldı


...belki iyi de yaptı.

Galatasaray 5 milyon+Oyuncu, Fenerbahçe de 8 milyon+Oyuncu'ya kadar çıkarmıştı tekliflerini.

Son gün Beşiktaş devreye girip "Dağılın 20 milyon veriyorum" diyecek diye ödümüz patlamıştı.

1 Eylül 2009 Salı

"Burası Donbass Bur'dan Çıkış Yok"


Shakhtar Donetsk, yeni stadyumunun inşaatını bitirdi ve açılışını yaptı.

Bunu herkesin bilmesi ve aklının bir köşesine yazması lazım.

Bu işi çok doğru bir zamanda bitirdiler.

(stadyumun resmi sitesine bağlantı, başlıkta)

30 Ağustos 2009 Pazar

Transferde gerçek / ilüzyon

Hep Milliyet'ten gidiyoruz ama, Milliyet'te gördüğüm bir haber metni üzerinden genel bir soru sormak istiyorum...

"...
Son dakika bekleyişi
Bu sezon yabancı oyuncu transferi konusunu önceden halleden, sezon başında da Mehmet Topuz ile Özer’i kadrosuna katarak takımı güçlendiren Fenerbahçe Yönetimi, Sercan Yıldırım konusunda da ısrarını sürdürüyor.
..."

"yabancı oyuncu transferi konusu" nedir?

Yabancı oyuncu transferi diye bir konu mu vardır, yoksa konu iyi ve gerekli oyuncu transferi midir?

Bu yazıda bu sorunun cevabını arama niyetinde değilim ama, yıllardır kafamı kurcalayan bir noktaydı, bu haber vesilesiyle bir kayıt düşeyim dedim.

28 Ağustos 2009 Cuma

portakal...

Süper Kupa Finali
dakika 37
Barcelona: 241 pas
S.Donetsk: 76 pas

Çevir...

Kompleksli miyiz abi biz Avrupa'ya karşı?

UEFA Avrupa Ligi grup kuraları çekildi. rakiplerimizle ilgili yorumlar her yerde, daha uzun uzun onları okur, onunla ilgili konuşuruz. Ama şunu şuraya yazmazsak unutulup gidecek yazık olacak.

UEFA; kura çekimi için 3 konuk belirlemiş. Biri, "büyükelçi" pozisyonunda, geçen sene Can Bartu'nun yaptığı işi yapan, Alman Uwe Seeler.
Diğer ikisi, UEFA Kupası'nın son golünü atan Shaktar Donetskli Jadson ile ilk golünü atan Fenerbahçeli Yaşar Mumcu.

Jadson ve Mumcu, sıraları geldiği zaman çıkıp ufak birer konuşma yaptılar ve kürelerin başına geçip kura çekimine yardım ettiler.
Konuşmalarında ise tabi ki tercümanlardan faydalanıldı.
Buraya kadar her şey çok güzel.

Yaşar Mumcu, konuşmasını bitirirken "Tüm katılımcı takımlara başarılar diliyorum, özellikle de Türk takımlarına başarı diliyorum" dedi.
Tercümanımız, "Türk takımlarına başarı diliyorum" kısmını çevirmedi!

Neden çevirmiyorsun kardeşim?!

Başarı dileyemez miyim ben Türk takımına? Ayıp mı?

Uwe Seeler göğsünü gere gere "Kendi takımım kazansın kupayı" derken, ben kendi takımıma başarı dileyemiyor muyum?

Dilerim arkadaş!

Buradan tüm Avrupa futbol camiasına sesleniyorum:

Türk takımlarına başarılar!

25 Ağustos 2009 Salı

Telekulak Skandalı

Galatasaraylı Elano'nun telefonları dinleniyor.
Milliyet gazetesinden aynen aktaralım...

* * *

Elano'dan ilginç telefon konuşması

Galatasaray, Kayserispor karşısında golleriyle yine adından bahsettirirken, ikinci yarıda Keita’nın yerine oyuna giren Elano, 121 kilometre hızla attığı şutun gol olması sonrası gündeme oturdu.

Sarı kırmızılı forma altında ilk kez golle tanışan ve çocuklar gibi sevinen Brezilyalı oyuncu evine eşi ve kızıyla mutlu gitti, telefonla ilk aradığı kişi Brezilya Milli Takmı Teknik Direktörü Dunga oldu.


Kaseti yollayacağım

“Hocam yeni takımımda ilk golümü attım” diyerek sözlerine başlayan yıldız oyuncu, şunları söyledi: “Sizin tavsiyenize uydum. Git dediğiniz takıma gittim. Söylediğiniz gibi Galatasaray her yönünle güzel bir kulüp. Burada en önemli olan gol. Golden sonra beni sevdiler mi, dövdüler mi anlayamadım. Yakında kaseti bulup göndereceğim. Benimle gurur duyacağınızı biliyorum. Hocam artık Arjantin maçına hazırım.”

Doğru dürüst bir seçim yaptım

Futbol hayatının en güzel günlerini Galatasaray’da geçireceğini tahmin ettiğini sözlerine ekleyen Elano sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sizin sayenizde doğru dürüst bir seçim yaptım. Bu daha başlangıç oldu. Haftalar geçtikçe daha iyi bir Elano’yu taraftarlarımıza izlettireceğim. Burada göstereceğim performans milli takımımıza da olumlu yansıyacaktır. Sanıyorum hocamız Rijkaard, Tallinn maçında bana ilk 11 forma verecek.”

* * *

0-12 Yaş için Haber Bülteni'ni izlediniz.

16 Ağustos 2009 Pazar

kızlar çok güzel de formaları göremiyoruz

Velez Sarsfield formaları tanıtmış.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

bir güzel adam.


Güle güle Vedat Abi.

Sabah kalktım aldım haberini.
Hiç konuşmadım, haberleri dinlemedim, sesszice, Galatasaray - Tobol maçına bilet almaya gidiyorum şimdi.

Devam ediyor işte hayat, sahada, tribünde, her yerde.

Güle güle.

21 Haziran 2009 Pazar

17 Haziran 2009 Çarşamba

Marsilya Kamandasının En Yahşi Futbolcusu

Çalışan insanların geçmişi hiçbir zaman çöpe gitmez.

Çalışmak demek, sürekli elindekilerin üzerine koymak demektir.
Bu maddiyat değil, sahip olduğun donanım anlamında söylenmiş bir söz.
Maddiyat sadece bunu takip eder.

Servet Çetin'le ilgili Nisan 2008'de şu yazıyı yazmışız...

...

Bugün yeni bir yazı yazmıyoruz, sadece bu öncekinin altına bir paragraf ekliyoruz.

O artık Marsilya Kamandasının En Yahşi Futbolcusu.

5 Haziran 2009 Cuma

Frank Rijkaard - Johan Neeskens

Hollanda Futbolu Galatasaray'da

29 Mayıs 2009 Cuma

?


Küçük, basit bir soru sormak istiyorum.

Lig - Kupa - Avrupa Şampiyonluğu üçlemesini yaptı diye, Josep Guardiola şu anda dünyanın en iyi hocası mı oldu?

Futbolda başarıya giden yolda Teknik Yönetim - Kulüp Yapılanması dengesi üzerinde düşünme adına önemli bir soru bence.

28 Mayıs 2009 Perşembe

Co Dalton & Joe Adriaanse

Oops, pardon, isimlerini ters yazmışım.

Neyse ya kalsın, nasıl olsa ikisi aynı okunuyor ;)


24 Mayıs 2009 Pazar

Ziya Şengül

"Fenerbahçe artık UEFA'ya gitme yolunda Konyaspor'u da kendi sahasında yenemiyorsa batsın bu dünya!"

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Coşkun Özarı ve "adam olacak çocuk" konsepti

Adam olacak çocuğun küçüklüğünden belli olacağı söylenir. Hoca olacak futbolcu için de, öğretmen olacak öğrenci için de sanırım bu böyledir.

Yıllar önce yazdığı bir yazısından alıntıyla, Coşkun Özarı'yı blog'a konuk etmek istiyorum...
Yazısının tarihi 2003.


"...
Çoğu kez kötü giden maçların ardından teknik direktörlerde hata bulunur. Tabii ki sorumluluk teknik adamlara aittir. Ne var ki, yenilgilerde futbolcuların da büyük payı olduğunu düşünmek gerekir. Bazı futbolcular, futbol oyununun yalnız kafayla ve ayakla oynandığını sanır. Futbolda kafa vuruşları da mutlaka önemlidir ama daha önemlisi o kafanın içindeki beyindir.


Büyük takımların büyük oyuncuları, maç başlar başlamaz bir süre rakip ne yapıyor diye bakar. Kendi aralarında rakibe karşı önlem alırlar.

Kendimden söz etmeyi pek sevmem. Ne var ki, yaşamımdaki önemli bir olayı örnek vermeden edemeyeceğim. Futbolculuk dönemimizde Vefa 1. Lig’de oynuyordu. Takımın başına bir İtalyan, Geovanni geldi. O zaman İtalya’da çok geçerli olan savunma ağırlıklı ‘katanaçyo’yu oynatıyordu. Vefa bizden önce Fenerbahçe ve Beşiktaş’la oynadı ve iki oyunu da golsüz bitirdi. Maçlardan sonra medya, ‘Geovanni’nin katanaçyosu’nu kimse kıramadı’ diye yazdı. Sıra bizdeydi. Teknik direktörümüz Gündüz Kılıç’tı. O zamanın dizilişine göre; ben sağda, Enver de solda oynuyordu. Oyun başladı, gördük ki karşımda oynayan Tahta Bacak İsmet, ileride santrfor gibi oynuyor, ben de onu marke etmek için hücuma katılamıyorum. Oysa Geovanni, Enver’in karşısında oynayan Vefalı futbolcuyu savunmaya çekmişti ve Enver’in oynadığı koridor bomboştu. Enver’e, “sen sağ tarafa gel İsmet’i marke et, ben sol tarafta oynayayım” dedim. Nitekim benim düşüncem doğru çıktı ve kısa bir süre sonra o koridordan takımın ilk golünü attım. Tabii golü yiyen Vefa, taktiğini bozdu üzerimize gelmeye başladı ve maçı farklı kazandık.

Maçın devre arasında Gündüz Abi’ye; “Kusura bakmayın hocam, size sormadan bir iş yaptım” dedim. O da bana aynen; “Coşkun, zaten ben de sana o değişiklik için bağırmak üzereydim” dedi. Ertesi gün gazeteler, “Gündüz Kılıç, Geovanni’nin zincirini kırdı” diye manşetler attı.
..."

21 Mayıs 2009 Perşembe

Hayat Güzeldir...





5 Mayıs 2009 Salı

Milliyet gazetesinden tarihi çarpıtma!

Gel de, "Bu gazeteleri yapan da ilkokul düzeyinde, bu gazeteler bu haberler de ilkokul düzeyi için yapılıyor" deme.

Haberin içinde kabak gibi yazdığın ifadenin içinden iki kelimeyi çıkarıp, cümleyi "sansasyonel iddia" şekline çevirip başlığa yazman için ya gerizekalı olman lazım, ya da hitap ettiğin kesimin gerizekalı olduğuna inanman.

Tebrik ediyorum Miliyet gazetesini.





3 Nisan 2009 Cuma

Kardeş Ernst

Ligtv.com.tr'nin haberi.

Beşiktaş'ta 2. Ernst Operasyonu

...nedir, Beşiktaş Fabian Ernst'in kardeşini mi alacakmış?

http://www.ligtv.com.tr/Default.aspx?r=1&hid=54714

20 Mart 2009 Cuma

Galatasaray - Hamburg maçının bize öğrettiği...

Hak etmediğin bir şeyi, "kaybettim" diye üzülmeyeceksin.

* * *

Takımın fiziksel gücü hiç yoktu. Sahaya yansıttığı sağlam bir oyun anlayışı da 90 dakika boyunca hiç olmadı. Bu sezon Galatasaray'ın bütün UEFA Kupası maçlarını inançla seyrettim. Hepsinde daha beşinci dakikadan başarının geleceği belliydi. Bunda ise, beşinci dakikadan başarının "gelmeyeceği" belliydi.

...dolayısıyla, bir şey eline hak etmeden verildiyse, geri alındığında da üzülmeyeceksin;
yoksa "hak etme"nin ne demek olduğunu hiçbir zaman öğrenemezsin.

11 Mart 2009 Çarşamba

Yeni Bursa Stadyumu

Bursa'ya yeni stadyum yapılacağı haberini almış bulunuyoruz. Bu haber daha önce de geçiyordu, uzun süredir düşüncede böyle bir şeyin olduğu biliniyordu, fakat gösterilen proje gerçekçi durmuyordu, şimdi ortaya koyulan görseller ise ortada hazırlanmış bir proje olduğunu ve yapının gerçekleşme sürecinin başlamasına daha yakın olduğumuzu anlatıyor.

Projenin detaylarının açıklanmasını sabırsızlıkla bekliyoruz.

...haber, olay.com.tr kaynaklı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Bursa'ya yapılacak yeni stadın çok güzel olacağını söyledi. İstanbul'da Galatasaray ile oynanan maçtan sonra soruları yanıtlayan Çelik, "Atatürk Stadı'nı yerinde yeniden yapacağız. Bence bunu artık Bursa kamuoyunda tartışmaya gerek yok. Stad yenilenecek. Güzel bir stad olacak. Bu dönem içinde ilk başlayacağımız projelerden birisi olacak" dedi.

27 Şubat 2009 Cuma

Beşiktaş 2-1 İstanbul B.B.Spor : Hocam orada mısın?

Geçtiğimiz hafta duran toptan bulduğu bir şans golüyle çözülen ve açılan Gaziantep karşısında farka giden Beşiktaş bu defa o "erken golü" bulamayınca İ.B.B.Spor da beklenilen açılımı yapamadı ve ilk yarı biraz sıkıntılı geçti. Skora aldanmayın, Beşiktaş kötü oynamaya devam ediyor... Çok uzun zamandır bu takımı izlememize rağmen değişen pek birşey de yok aslında takımda..

Fikir edinmek açısından, bugünkü Beşiktaş Savunması: İbrahim Toraman - Sivok - Gökhan Zan - İbrahim Üzülmez... Zapatoçni yedek.. Ernst büyük bir özveriyle sürekli önde basmasına ve rakibi karşılamasına rağmen genel olarak takım savunması hiç de iç açıcı değildi. Gökhan Zan lâkayıtlığına ve savunmadaki konsantrasyon eksikliğine duran toptaki markaj hatası da eklencince kalelerinde bir de gol gördüler ve "Zapatoçni" dedirttiler.. Gökhan Zan için çok kere "olmuyor" dedik.. Olmamaya da devam ediyor.. Zapatoçni gibi bir kaliteli ayağın kenarda oturtularak saatli bomba Gökhan'ın oynamasına saç baş yolan birçok kişi olduğunu, maçı izlediğim kıraathanedekilerin yorumlarından(!) daha iyi anlıyorum. Sol kanattan yapılan bindirmeler için de sorunun kaynağı aslında belli: İbrahim Üzülmez.. Hakkında daha önce birçok şey yazıp çizdik, tekrar değinmek gereksiz vakit kaybı olur. (Beşiktaş gibi bir büyük takımın o bölgeye alternatif bulamaması; bununla birlikte Aydın Karabulut, Mehmet Sedef gibi isimleri de dışlaması utanılması gereken bir durum aslında.)

Oyun olarak ise, saha içinde hâla bir futbol karmaşası hâkim. Ben bunu yazmaktan bıktım ama takım böyle oynamaktan bıkmadı; nitekim en ufak bir düzelme bile yok. (Sistemsizlik nedeniyle herkesin her yerde oynaması izleyenlerde "hırslı takım" görüntüsü izlenimi de bırakabiliyor, ne büyük bir yanılgı...) İBB gibi iddiası olmayan, taraftarı olmayan, vizyonu olmayan bir takım 3 pas yaparak rahatlıkla Beşiktaş yarı sahasına kadar gelirken Beşiktaş 'ın maç boyunca arka arkaya yaptığı 3 pas bir elin parmaklarını geçmiyordur. Ayrıca, Gökhan Zan becerememesine rağmen geriden oyun kurmaya çabalamaya devam ediyor.

İkinci yarıda Mustafa Denizli'nin yaptığı değişiklikler ise akıllara zarardı; kapanan Büyükşehir'i açabilmek için teknik bir ayağa ihtiyaç varken Delgado kenara alınıyor ve geniş alan sprinteri Holosko giriyor. Takım öne geçip arkaya yaslanınca da ön libero Ernst çıkarılıyor ve kontraatak yapması için iyi bir bozucu veya sprinter gereken takıma, bunun aksine, yürüyerek oynayan düşük tempolu Yusuf Şimşek dahil oluyor... Sizce de bu işte bir terslik yok mu?

Bir de anekdot takıldı gözüme.. Sanırım ikinci goldü... Oyuncular golden sonra yedek kulübesine koştular sevinçle.. Herkes sevinirken Antrenör Tayfur Havutçu İbrahim Üzülmez 'e sol kanat ile ilgili bazı şeyler söyledi.. İbrahim'in tepkisi ise "bana ne ya" şeklinde elini sallamak oldu.. Antrenör-futbolcu ilişkisine dair sıcak ve samimi bir örnek izledik.

Mustafa Denizli söylemeden ben dile getireyim: "26. haftaya kadar köprünün altından daha çok sular akacak", doğru...ama bizim asıl merak ettiğimiz şu; Beşiktaş saha içi sorunlarından ne zaman kurtulacak? Geçtiğimiz 10 haftaya bakınca bu iş biraz "zor" görünüyor.

Kaptanın seyir defterine ek: Taraftar maç boyu susmayarak, büyük bir fedakarlıkla görevini yine yerine getirdi. Ah bir de o küfürler olmasaydı...

12 Şubat 2009 Perşembe

Yalan olan "yalanlama mekanizması"

Futbol basınında, hiçbir işe yaramayan bir yalanlama mekanizmamız var.

Kulüplerle, oyuncularla, yöneticilerle, yapılması düşünülen/düşünülmeyen transferlerle ilgili her türlü yalan/düzmece/uydurma haber gazetelerde, bu haberlerle ilgili yalanlama mesajları kulüplerin internet sitelerinde.

Oysa yalanlamanın avukat aracılığıyla gazeteye gönderilmesi, ve kanun zoruyla ertesi gün aynı sayfada yayınlanması gerekmez mi?

Kahvehanede gazetesini okuyan Hüseyin Abi, ertesi gün de "Bakalım hangi haber yalanlanmış" diye kulüplerin internet sitelerini mi dolaşsın?

Yazık değil mi Hüseyin Abi'ye?...ve yazık değil mi yalan haberi yazan gazetecinin alıp götürdüğü, satıp da geri getirmediği meslek ahlakına?

7 Şubat 2009 Cumartesi

Ahmet Çakır

"...Bu tür işlerin peşindeki medya için sadece kahramanlar ve hainler vardır. Ancak bu şekilde gazete satılıp televizyon izleneceğini düşünürler. O nedenle sürekli kahraman ve hain üretirler..."

...üstad Ahmet Çakır, yıllardır cevabını bulamadığımız bir sorunun, "bu nasıl bir gazetecilik anlayışıdır!" sorusunun cevabını, çok kısa ve net bir şekilde vermiş.
İşin içinde olmak ve tecrübenin yarattığı fark işte böyle ortaya çıkıyor.

25 Ocak 2009 Pazar

Bill Shankly

"The trouble with referees is that they know the rules, but they do not know the game."

24 Ocak 2009 Cumartesi

Sivasspor - Galatasaray

Skibbe takımına güvendi...

...Bülent Uygun kendisine güvendi.

Sivasspor 2 - 0 Galatasaray

15 Ocak 2009 Perşembe

"Televizyonda Futbol" anketi


Anket kapandı; sonuçları kayıt altına alıp kaldıralım.

İngiltere birinci çıktı. Şaşırtıcı değil. Şıklarda Türkiye de olmasaydı sonuç nereye giderdi bilemiyorum, muhtemelen İngiltere seken oyların çoğunu yine toplardı.
İtalya Ligi'ni de, hiç oy alamadığı için yöneticilerinin şahsında tebrik ediyoruz.

8 Ocak 2009 Perşembe

Diego Buonanotte 2

Selamlar.

Vaktinde Diego Buonanotte'nin Galatasaray'a transfer edilmesi ile ilgili basınımızda çıkmış Fantastik Futbol Edebiyatı parçasıyla ilgili bir yazı yazmıştık...

Bugün sabah Fuat Akdağ'ların programında Mutlak Gol blogundan yapılan alıntı ile öğrendik ki, Buonanotte Katar Ligi yollarına düşmeye hazırlanıyormuş.

O yazımızı hatırladık biz de hemen...

http://dhw-futbol.blogspot.com/2008/05/diego-buonanotte.html

...ve oraya koyduğumuz fotoğrafı.


...isteyerek veya istemeden, genç Diego'nun adının yazdığı her yerde bol sıfırlı cümleler de geçecek galiba illa bundan sonra.

...kendisine bol sıfırlı, ama iyi futbollu ve hedeflerine (eğer varlarsa) ulaşabileceği bir gelecek diliyoruz.

Mutlak Gol'ün Diego Buonanotte yazısı için:
http://mutlakgol.blogspot.com/2009/01/diego-buonanotte.html

1 Ocak 2009 Perşembe

İstanbul ve 3 Büyükleri...