2 Nisan 2008 Çarşamba

Turkiya Kamandasının En Yahşi Futbolcusu


Şimdi yukarıdaki başlığı görenler diyebilir ki "Yahu bu nedir?"

Milli takımımızın EURO2008 elemelerinde yaptığı maçlardan bir tanesinin canlı yayını sırasında, Azerbaycan devlet televizyonu AzTV1 sunucusu, Servet Çetin'i böyle tanımlamış, böyle tanıtmıştı izleyicilerine, savunmadaki bir hava topu mücadelesinde.

Aslında bu yazının başlığı, "Servet'in Yolculuğu" da olabilirdi, olmanın eşiğinden döndü. Yazının yazılmasına karar verildiği andan, yazılmaya başlandığı noktaya kadar geçen zaman içinde yaşananlar, başlığın bu şekilde evrim geçirmesini, aslında sağladı, ama ilk akla gelen fikir ağır bastı yine son dakikada.

Tabi, "Servet'in Yolculuğu" demekten daha önemli olan, olayların bize bu yolculuğun bilinçli bir yolculuk olduğunu hissettiriyor olması.

En azından, "kontrol altında bir yolculuk"

Bu, son derece basit bir gözleme dayanıyor: Servet kendini geliştiriyor. Bir insanın sahip olabileceği en büyük değerlerden biri, kendini geliştirebilme yeteneği olsa gerek.

Fenerbahçe'deyken, sürekli, ama sürekli, hataları ve eksiklikleriyle gündeme gelirdi Servet Çetin. Daha geçen gün TRT'de Stadyum programında, Servet'in Fenerbahçe'ye ilk geldiği zaman, kadroya giremeyen, mevkisinde ikinci yedek konumunda olan bir oyuncu olduğu konuşuldu.
O, bu noktadan, "kadroya girebilen ama ne zaman ne hata yapacağı kestirilemeyen oyuncu" konumuna yükseldi.

Bu "yükselebilme kabiliyeti", onu Fenerbahçe'de yaşadığı sakatlığın ardından düştüğü Anadolu yollarından alıp, Ali Sami Yen'de Rigobert Song'un yanına yerleştirdi.

Kısa zamanda "mücadeleciliğini" ön plana çıkarıp, çalışkanlığıyla da fiziksel durumunu sürekli üst düzeyde tutarak açıklarını kapattı, Song'un yanında yerleştiği yerle de yetinmedi, maç öncesi taraftarın Song'dan da önce tribüne çağırdığı oyuncu olma noktasına, bir anlamda "yükseldi"

Ha, tüm bunları bize düşündüren, dahası düşündürmeye devam edip yazıya dökme noktasına getiren nedir, aslında bir - iki ufak not ve gözlemdir.

İzlediğiniz maçlarda, tabi Servet savunma oyuncusu olduğu için, kendisinin kafa topu mücadelelerindeki durumu dikkatinizi çekiyor. Karşısında çok ciddi bir rakip de yoksa, Servet'in bu mücadelelerden ısrarla ve sürekli olarak başarıyla çıktığını görüyorsunuz.
Bir noktadan sonra, basında da "Servet'in kafa toplarında başarılı olduğu" yönünde yorumları duymaya başlamışken, Galatasaray dergisinin Aralık 2007 sayısındaki röportajda bir paragrafa tesadüf ettim.

Bu düşündürdü bana, bir konuya kafa yormak, odaklanmak ve çalışmak nedir...ne demektir.

Spor programlarını izliyor musun, beğendiğin yorumcu var mı?

Bazen çok komik geliyor. O zaman takip ediyorum ama çok az. Yorumları dinlemediğim için beğendiğim yorumcu şudur diyemem. Hiçbir fikrim yok. Spor sayfalarını çok fazla okumam, fotoğraflara bakar geçerim. Kimler kafa topuna çıkmış bakıyorum ve geçiyorum.


1 yorum:

baretta1 dedi ki...

Harika bir yazı, eline sağlık hocam :)