29 Mayıs 2009 Cuma
?
Küçük, basit bir soru sormak istiyorum.
Lig - Kupa - Avrupa Şampiyonluğu üçlemesini yaptı diye, Josep Guardiola şu anda dünyanın en iyi hocası mı oldu?
Futbolda başarıya giden yolda Teknik Yönetim - Kulüp Yapılanması dengesi üzerinde düşünme adına önemli bir soru bence.
28 Mayıs 2009 Perşembe
24 Mayıs 2009 Pazar
Ziya Şengül
"Fenerbahçe artık UEFA'ya gitme yolunda Konyaspor'u da kendi sahasında yenemiyorsa batsın bu dünya!"
23 Mayıs 2009 Cumartesi
Coşkun Özarı ve "adam olacak çocuk" konsepti
Adam olacak çocuğun küçüklüğünden belli olacağı söylenir. Hoca olacak futbolcu için de, öğretmen olacak öğrenci için de sanırım bu böyledir.
Yıllar önce yazdığı bir yazısından alıntıyla, Coşkun Özarı'yı blog'a konuk etmek istiyorum...
Yazısının tarihi 2003.
"...
Çoğu kez kötü giden maçların ardından teknik direktörlerde hata bulunur. Tabii ki sorumluluk teknik adamlara aittir. Ne var ki, yenilgilerde futbolcuların da büyük payı olduğunu düşünmek gerekir. Bazı futbolcular, futbol oyununun yalnız kafayla ve ayakla oynandığını sanır. Futbolda kafa vuruşları da mutlaka önemlidir ama daha önemlisi o kafanın içindeki beyindir.
Büyük takımların büyük oyuncuları, maç başlar başlamaz bir süre rakip ne yapıyor diye bakar. Kendi aralarında rakibe karşı önlem alırlar.
Kendimden söz etmeyi pek sevmem. Ne var ki, yaşamımdaki önemli bir olayı örnek vermeden edemeyeceğim. Futbolculuk dönemimizde Vefa 1. Lig’de oynuyordu. Takımın başına bir İtalyan, Geovanni geldi. O zaman İtalya’da çok geçerli olan savunma ağırlıklı ‘katanaçyo’yu oynatıyordu. Vefa bizden önce Fenerbahçe ve Beşiktaş’la oynadı ve iki oyunu da golsüz bitirdi. Maçlardan sonra medya, ‘Geovanni’nin katanaçyosu’nu kimse kıramadı’ diye yazdı. Sıra bizdeydi. Teknik direktörümüz Gündüz Kılıç’tı. O zamanın dizilişine göre; ben sağda, Enver de solda oynuyordu. Oyun başladı, gördük ki karşımda oynayan Tahta Bacak İsmet, ileride santrfor gibi oynuyor, ben de onu marke etmek için hücuma katılamıyorum. Oysa Geovanni, Enver’in karşısında oynayan Vefalı futbolcuyu savunmaya çekmişti ve Enver’in oynadığı koridor bomboştu. Enver’e, “sen sağ tarafa gel İsmet’i marke et, ben sol tarafta oynayayım” dedim. Nitekim benim düşüncem doğru çıktı ve kısa bir süre sonra o koridordan takımın ilk golünü attım. Tabii golü yiyen Vefa, taktiğini bozdu üzerimize gelmeye başladı ve maçı farklı kazandık.
Maçın devre arasında Gündüz Abi’ye; “Kusura bakmayın hocam, size sormadan bir iş yaptım” dedim. O da bana aynen; “Coşkun, zaten ben de sana o değişiklik için bağırmak üzereydim” dedi. Ertesi gün gazeteler, “Gündüz Kılıç, Geovanni’nin zincirini kırdı” diye manşetler attı.
..."
Yıllar önce yazdığı bir yazısından alıntıyla, Coşkun Özarı'yı blog'a konuk etmek istiyorum...
Yazısının tarihi 2003.
"...
Çoğu kez kötü giden maçların ardından teknik direktörlerde hata bulunur. Tabii ki sorumluluk teknik adamlara aittir. Ne var ki, yenilgilerde futbolcuların da büyük payı olduğunu düşünmek gerekir. Bazı futbolcular, futbol oyununun yalnız kafayla ve ayakla oynandığını sanır. Futbolda kafa vuruşları da mutlaka önemlidir ama daha önemlisi o kafanın içindeki beyindir.
Büyük takımların büyük oyuncuları, maç başlar başlamaz bir süre rakip ne yapıyor diye bakar. Kendi aralarında rakibe karşı önlem alırlar.
Kendimden söz etmeyi pek sevmem. Ne var ki, yaşamımdaki önemli bir olayı örnek vermeden edemeyeceğim. Futbolculuk dönemimizde Vefa 1. Lig’de oynuyordu. Takımın başına bir İtalyan, Geovanni geldi. O zaman İtalya’da çok geçerli olan savunma ağırlıklı ‘katanaçyo’yu oynatıyordu. Vefa bizden önce Fenerbahçe ve Beşiktaş’la oynadı ve iki oyunu da golsüz bitirdi. Maçlardan sonra medya, ‘Geovanni’nin katanaçyosu’nu kimse kıramadı’ diye yazdı. Sıra bizdeydi. Teknik direktörümüz Gündüz Kılıç’tı. O zamanın dizilişine göre; ben sağda, Enver de solda oynuyordu. Oyun başladı, gördük ki karşımda oynayan Tahta Bacak İsmet, ileride santrfor gibi oynuyor, ben de onu marke etmek için hücuma katılamıyorum. Oysa Geovanni, Enver’in karşısında oynayan Vefalı futbolcuyu savunmaya çekmişti ve Enver’in oynadığı koridor bomboştu. Enver’e, “sen sağ tarafa gel İsmet’i marke et, ben sol tarafta oynayayım” dedim. Nitekim benim düşüncem doğru çıktı ve kısa bir süre sonra o koridordan takımın ilk golünü attım. Tabii golü yiyen Vefa, taktiğini bozdu üzerimize gelmeye başladı ve maçı farklı kazandık.
Maçın devre arasında Gündüz Abi’ye; “Kusura bakmayın hocam, size sormadan bir iş yaptım” dedim. O da bana aynen; “Coşkun, zaten ben de sana o değişiklik için bağırmak üzereydim” dedi. Ertesi gün gazeteler, “Gündüz Kılıç, Geovanni’nin zincirini kırdı” diye manşetler attı.
..."
21 Mayıs 2009 Perşembe
5 Mayıs 2009 Salı
Milliyet gazetesinden tarihi çarpıtma!
Gel de, "Bu gazeteleri yapan da ilkokul düzeyinde, bu gazeteler bu haberler de ilkokul düzeyi için yapılıyor" deme.
Haberin içinde kabak gibi yazdığın ifadenin içinden iki kelimeyi çıkarıp, cümleyi "sansasyonel iddia" şekline çevirip başlığa yazman için ya gerizekalı olman lazım, ya da hitap ettiğin kesimin gerizekalı olduğuna inanman.
Tebrik ediyorum Miliyet gazetesini.
Haberin içinde kabak gibi yazdığın ifadenin içinden iki kelimeyi çıkarıp, cümleyi "sansasyonel iddia" şekline çevirip başlığa yazman için ya gerizekalı olman lazım, ya da hitap ettiğin kesimin gerizekalı olduğuna inanman.
Tebrik ediyorum Miliyet gazetesini.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)